31 Aralık 2007 Pazartesi

TESADUF uzerine...

Turn Left, Turn Right / Heung joh chow heung yau chow




Ilk once posterlerine bakmaniz lazim da :)







Film "A Chance of Sunshine" isimli kitaptan uyarlanmis.


Kitap resimlerinden biri ise soyle:



Bu resimler aslinda filmin ozeti gibi. Yan yana apartmanlarda oturan ancak her sabah biri saga biri sola donerek islerine giden ve bir turlu karsilasamayan iki kisinin ask hikayesi anlatiliyor. "Ee karsilasamiyorlarsa, birbilerini goremiyorlarsa bu nasil bir ask hikayesi?" diyebilirsiniz.

Sorunun cevabi filmde ;)

Icerisinde hicbir fantastik oge barindirmamasina karsin (tesaduflerin etkisi ile olacak) basindan sonuna kadar fantastik bir film izliyormusum gibi geldi bana. Hayal dunyasinin bir siniri oldugunu dusunuyorsaniz muhtemelen "yok bu kadar da olmaz", "daha neler" diyebileceginiz bircok sahne ile karsilacaginizi da belirteyim.
.
Ben israrla "evet bu kadar da olur (olmali)" diyen taraftayim :)


Not: Takeshi Kaneshiro (ezberden yazilmistir :D) bu filmle birlikte en sevdigim uzakdogulu aktor koltugundaki yerini saglamlastirmis olup, an itibariyle tum filmlerini izlemeye karar vermis oldugumu sizlerle paylasmaktan mutluluk duyarim :P


TESADUF uzerine...

Turn Left, Turn Right / Heung joh chow heung yau chow




Ilk once posterlerine bakmaniz lazim da :)







Film "A Chance of Sunshine" isimli kitaptan uyarlanmis.


Kitap resimlerinden biri ise soyle:



Bu resimler aslinda filmin ozeti gibi. Yan yana apartmanlarda oturan ancak her sabah biri saga biri sola donerek islerine giden ve bir turlu karsilasamayan iki kisinin ask hikayesi anlatiliyor. "Ee karsilasamiyorlarsa, birbilerini goremiyorlarsa bu nasil bir ask hikayesi?" diyebilirsiniz.

Sorunun cevabi filmde ;)

Icerisinde hicbir fantastik oge barindirmamasina karsin (tesaduflerin etkisi ile olacak) basindan sonuna kadar fantastik bir film izliyormusum gibi geldi bana. Hayal dunyasinin bir siniri oldugunu dusunuyorsaniz muhtemelen "yok bu kadar da olmaz", "daha neler" diyebileceginiz bircok sahne ile karsilacaginizi da belirteyim.
.
Ben israrla "evet bu kadar da olur (olmali)" diyen taraftayim :)


Not: Takeshi Kaneshiro (ezberden yazilmistir :D) bu filmle birlikte en sevdigim uzakdogulu aktor koltugundaki yerini saglamlastirmis olup, an itibariyle tum filmlerini izlemeye karar vermis oldugumu sizlerle paylasmaktan mutluluk duyarim :P


Vinnie Colaiuta Oops! Herbie Hancock Istanbul Konseri / 02.07.2008

15. Uluslararası İstanbul Caz Festivali kapsaminda bu aksam Herbie Hancock konseri vardi. Herbie Hancock'u daha once hic dinlememistim ancak hem caz muzigi sevdigimden hem de bir piyanistin canli olarak performansini izlemek icin gittim konsere. Iyi ki de gitmisim.

Konsere "Actual Proof" isimli enstrumantal bir parca ile basladilar ve yaklasik 10-15 dakika surdu. Guya nasil caliyor, ritm tutuyor, hizini ayarliyor vs. diye piyaniste odaklanacaktim ama baterist "Vinnie Colaiuta" buna izin vermedi! Zaten (ozellikle parcanin son 4-5 dakikasi) ondan gozlerini alabilen oldugunu sanmiyorum. Konser boyuncada bu, bu sekilde devam etti (en azinda benim icin) :) Tek kelime ile mukemmel hatta mukemmel otesi caliyor...
Onun disinda saksafon ve gitardakiler de cok cok iyiydi. Genel olarak da cok guzel bir konser oldu. Hatta son alkistan sonra sahneye tekrar geldiler ve yarim saate yakin kaldilar. Bu son cikista da olaganustu bir performans sahnelediler.

Metin Munir gecenlerde kose yazisinda "Geriye donup baktiginizda sadece hatirladiginiz gunler yasadiginiz gunlerdir" gibi bir cumle kurmustu. Ben bugunu "Carsamba" degil, "Herbie Hancock Konseri'ne gittigim gun" olarak hatirlayacagim muhtemelen.

02.07.2008 Carsamba

Vinnie Colaiuta Oops! Herbie Hancock Istanbul Konseri / 02.07.2008

15. Uluslararası İstanbul Caz Festivali kapsaminda bu aksam Herbie Hancock konseri vardi. Herbie Hancock'u daha once hic dinlememistim ancak hem caz muzigi sevdigimden hem de bir piyanistin canli olarak performansini izlemek icin gittim konsere. Iyi ki de gitmisim.

Konsere "Actual Proof" isimli enstrumantal bir parca ile basladilar ve yaklasik 10-15 dakika surdu. Guya nasil caliyor, ritm tutuyor, hizini ayarliyor vs. diye piyaniste odaklanacaktim ama baterist "Vinnie Colaiuta" buna izin vermedi! Zaten (ozellikle parcanin son 4-5 dakikasi) ondan gozlerini alabilen oldugunu sanmiyorum. Konser boyuncada bu, bu sekilde devam etti (en azinda benim icin) :) Tek kelime ile mukemmel hatta mukemmel otesi caliyor...
Onun disinda saksafon ve gitardakiler de cok cok iyiydi. Genel olarak da cok guzel bir konser oldu. Hatta son alkistan sonra sahneye tekrar geldiler ve yarim saate yakin kaldilar. Bu son cikista da olaganustu bir performans sahnelediler.

Metin Munir gecenlerde kose yazisinda "Geriye donup baktiginizda sadece hatirladiginiz gunler yasadiginiz gunlerdir" gibi bir cumle kurmustu. Ben bugunu "Carsamba" degil, "Herbie Hancock Konseri'ne gittigim gun" olarak hatirlayacagim muhtemelen.

02.07.2008 Carsamba

Bu neng shuo de. mi mi...

Taiwan & Hong Kong ortak yapimi bir film (Ingilizce ismi, Secret ya da The Secret That Cannot Be Told olarak gecmekte) Kore filmlerine asina olanlara tarzi cok uzak gelmeyecektir.
Konu, Jay isimli piyano ogrencisinin yeni kayit oldugu piyano okulunda tanistigi Rain ile olan arkadasliklari ve Rain'in en basindan beri sakladigi "sir" uzerine kurulu...
Acikcasi bir filmde aradigim hersey vardi. Daha filmin notalarla baslayan jeneriginden finale kadar gozumu kirpmadan izledigimi soyleyebilirim. Goruntuler tablo gibi, muziklerin hepsi birbirinden guzeldi. Filmin baslangici romantik komedi tarzinda ancak ikinci yarida bambaska bir havaya burunuyor ve sasirtiyor...
Filmdeki piano duellosunu agzim acik bir sekilde izledigimi de itiraf ediyorum. The Legend of 1900'u izleyenler piyano duellosunun nasil birsey oldugunu bilirler. Oradakine gore bu duello kesinlikle daha dogal ve daha etkileyiciydi. Yine The Legend of 1900'u izleyenler su piyano ile zeminde kayma sahnesini de bilirler. Iste o sahnenin bu filmde olmasini cok isterdim. Gerci okulda gemiyi ya da kayan zemini nerden bulacaklar orasi ayri :) Neyse, 1900'dekinin aksine iki arkadas yerine iki sevgilinin boyle bir sahneye yakistigini dusunmem sebebiyle icimde kalmis bir ayrintiydi. Dunyanin en romantik sahnesi olabilecekken boyle bir firsati harcamislar bana gore...
Secret'e geri donersek, ilk olarak Curse of Golden Flower filminde Prens Jai olarak izledigim ve Secret'te de basrolde oynayan 1979 dogumlu Jay Chou filmin hem yonetmeni hem de senaristi. Filmdeki bestelerin/sarkilarin bircogu ona ait. Ayrica, Fearless ve Curse of Golden Flower gibi
filmlerin soundtracklerinde de sarkilari bulunuyor. Veee mukemmel derecede iyi piyano caldigini soylememe gerek yok sanirim. Takdir edilesi...
29.03.2008

Bu neng shuo de. mi mi...

Taiwan & Hong Kong ortak yapimi bir film (Ingilizce ismi, Secret ya da The Secret That Cannot Be Told olarak gecmekte) Kore filmlerine asina olanlara tarzi cok uzak gelmeyecektir.
Konu, Jay isimli piyano ogrencisinin yeni kayit oldugu piyano okulunda tanistigi Rain ile olan arkadasliklari ve Rain'in en basindan beri sakladigi "sir" uzerine kurulu...
Acikcasi bir filmde aradigim hersey vardi. Daha filmin notalarla baslayan jeneriginden finale kadar gozumu kirpmadan izledigimi soyleyebilirim. Goruntuler tablo gibi, muziklerin hepsi birbirinden guzeldi. Filmin baslangici romantik komedi tarzinda ancak ikinci yarida bambaska bir havaya burunuyor ve sasirtiyor...
Filmdeki piano duellosunu agzim acik bir sekilde izledigimi de itiraf ediyorum. The Legend of 1900'u izleyenler piyano duellosunun nasil birsey oldugunu bilirler. Oradakine gore bu duello kesinlikle daha dogal ve daha etkileyiciydi. Yine The Legend of 1900'u izleyenler su piyano ile zeminde kayma sahnesini de bilirler. Iste o sahnenin bu filmde olmasini cok isterdim. Gerci okulda gemiyi ya da kayan zemini nerden bulacaklar orasi ayri :) Neyse, 1900'dekinin aksine iki arkadas yerine iki sevgilinin boyle bir sahneye yakistigini dusunmem sebebiyle icimde kalmis bir ayrintiydi. Dunyanin en romantik sahnesi olabilecekken boyle bir firsati harcamislar bana gore...
Secret'e geri donersek, ilk olarak Curse of Golden Flower filminde Prens Jai olarak izledigim ve Secret'te de basrolde oynayan 1979 dogumlu Jay Chou filmin hem yonetmeni hem de senaristi. Filmdeki bestelerin/sarkilarin bircogu ona ait. Ayrica, Fearless ve Curse of Golden Flower gibi
filmlerin soundtracklerinde de sarkilari bulunuyor. Veee mukemmel derecede iyi piyano caldigini soylememe gerek yok sanirim. Takdir edilesi...
29.03.2008

30 Aralık 2007 Pazar

2008




2008




1 Aralık 2007 Cumartesi

Once More With Feeling / Spike's Speech


Spike to Buffy :
.
Life's not a song...

Life isn't bliss,

Life is just this.

It's living.
.
---
.
Hayat bir şarkı değildir...

Hayat mutluluk değildir,

Hayat sadece budur.

Yaşamaktır.

Once More With Feeling / Spike's Speech


Spike to Buffy :
.
Life's not a song...

Life isn't bliss,

Life is just this.

It's living.
.
---
.
Hayat bir şarkı değildir...

Hayat mutluluk değildir,

Hayat sadece budur.

Yaşamaktır.

15 Eylül 2007 Cumartesi

Music and Lyrics

Alex Fletcher:
It doesn't have to be perfect. Just spit it out. They're just lyrics.
Mükemmel olması gerekmez. Söyle gitsin. Alt tarafı şarkı sözü.

Sophie Fisher:
"Just lyrics"?
“Alt tarafı şarkı sözü" mü?

Alex Fletcher:
Lyrics are important. They're just not as important as melody.
Sözler önemlidir. Melodi kadar değilse bile önemlidir.

Sophie Fisher:
I really don't think you get it.
Anladığını sanmıyorum.

Alex Fletcher:
Oh. You look angry. Click your pen.
Kızgın gibisin. Kalemle oynayıp duruyorsun.
.

Sophie Fisher:
A melody is like seeing someone for the first time. The physican attraction. Sex.
Melodi, birini ilk kez görmek gibidir. Fiziksel etkilenme gibidir, seks gibidir.

Alex Fletcher:
I so get that.
Böyle örnekleyince anlamaya başladım.

Sophie Fisher:
But then, as you get to know the person, that's the lyrics. Their story. Who they are underneath. It's the combination of the 2 that makes it magical.
Ama sonra o insanı tanımaya başlaman, şarkı sözleridir. Hikâyeleri, özlerinde kim oldukları. Büyüyü oluşturan bu ikisinin bileşimidir.

Music and Lyrics

Alex Fletcher:
It doesn't have to be perfect. Just spit it out. They're just lyrics.
Mükemmel olması gerekmez. Söyle gitsin. Alt tarafı şarkı sözü.

Sophie Fisher:
"Just lyrics"?
“Alt tarafı şarkı sözü" mü?

Alex Fletcher:
Lyrics are important. They're just not as important as melody.
Sözler önemlidir. Melodi kadar değilse bile önemlidir.

Sophie Fisher:
I really don't think you get it.
Anladığını sanmıyorum.

Alex Fletcher:
Oh. You look angry. Click your pen.
Kızgın gibisin. Kalemle oynayıp duruyorsun.
.

Sophie Fisher:
A melody is like seeing someone for the first time. The physican attraction. Sex.
Melodi, birini ilk kez görmek gibidir. Fiziksel etkilenme gibidir, seks gibidir.

Alex Fletcher:
I so get that.
Böyle örnekleyince anlamaya başladım.

Sophie Fisher:
But then, as you get to know the person, that's the lyrics. Their story. Who they are underneath. It's the combination of the 2 that makes it magical.
Ama sonra o insanı tanımaya başlaman, şarkı sözleridir. Hikâyeleri, özlerinde kim oldukları. Büyüyü oluşturan bu ikisinin bileşimidir.

11 Eylül 2007 Salı

My Fair Lady


All i want is a room somewhere - Bütün istediğim bir yerde bir oda
Far away from the cold night air - Gece ayazından uzak olsun da
With one enormous chair aow! - Bir de kocaman bir koltuk, oh ne ala!
.
Wouldn't it be loverly? - Ne hoş olur degil mi?
.
Lots of choc'lates for me to eat - Çokca cikolata tabak tabak
Lots of coal makin' lots of heat - Çokca kömür, aman sönmesin ocak
Warm face, warm hands, warm feet - Yüzüm, ellerim, ayaklarım sıcak
.
Wouldn't it be loverly? - Ne hoş olur degil mi?
.
So loverly sittin' - Öyle güzel güzel oturursun
Abso-bloomin'-lutely still - Ne güzel erirsin keyfinden
I would never budge 'till spring - Bahara kadar beni kıpırdatana aşkolsun
Crept over me windowsill - Pencereme tünemişken
Someone's head restin' on my knee - Hele bir de başını koysa kucağıma biri
Warm an' tender as he can be - Hani iyi ve şefkatli bir kişi
Who takes good care of me - Şöyle hoş tutsa beni
.
Wouldn't it be loverly? - Ne hoş olur degil mi?
loverly, loverly, loverly, loverly - Ne hoş, ne hoş, ne hoş, ne hoş olur degil mi?
.

My Fair Lady


All i want is a room somewhere - Bütün istediğim bir yerde bir oda
Far away from the cold night air - Gece ayazından uzak olsun da
With one enormous chair aow! - Bir de kocaman bir koltuk, oh ne ala!
.
Wouldn't it be loverly? - Ne hoş olur degil mi?
.
Lots of choc'lates for me to eat - Çokca cikolata tabak tabak
Lots of coal makin' lots of heat - Çokca kömür, aman sönmesin ocak
Warm face, warm hands, warm feet - Yüzüm, ellerim, ayaklarım sıcak
.
Wouldn't it be loverly? - Ne hoş olur degil mi?
.
So loverly sittin' - Öyle güzel güzel oturursun
Abso-bloomin'-lutely still - Ne güzel erirsin keyfinden
I would never budge 'till spring - Bahara kadar beni kıpırdatana aşkolsun
Crept over me windowsill - Pencereme tünemişken
Someone's head restin' on my knee - Hele bir de başını koysa kucağıma biri
Warm an' tender as he can be - Hani iyi ve şefkatli bir kişi
Who takes good care of me - Şöyle hoş tutsa beni
.
Wouldn't it be loverly? - Ne hoş olur degil mi?
loverly, loverly, loverly, loverly - Ne hoş, ne hoş, ne hoş, ne hoş olur degil mi?
.

5 Ağustos 2007 Pazar

Cocukken yaz aylarinda annem ve babam, kardesimle beni Sariyer sahilinde gezmeye gotururdu. Deniz kiyisinda yuruyus yapar, yurusten sonra sahilin sonunda bulunan cay bahcesinde oturur dinlenirdik. Yine boyle bir Sariyer gezisi sirasinda, Annem ile babam cay bahcesine oturmus caylarini icerken biz, her zaman oldugu gibi denizi izlemek icin kiyiya kosmustuk.

Deniz kiyisina vardigimizda birde ne görelim?

Denize sacilmis bembeyaz, irili-ufakli, farkli motifleri olan, bir suru dantel ortu vardi. Gozlerimize inanamiyor, bir yandan da kimin bu dantel ortuleri suya dusurdugunu tartisiyorduk. Etrafta onlari geri toplamaya calisan biri olup olmadigini anlamak icin etrafa bakiyorduk. Ama kimse yoktu ve ilginctir bizim disimizda dantel ortulerle ilgilenen de yoktu.

Bunlari dusuren kisi neden onlari denizden geri toplamamisti ki?

Bir sure sonra, ortulerini denize dusuren kisiyi dusunmeyi birakmis, bu ortuleri nasil alabilecegimizi dusunmeye baslamistik. Annem ve babamdan yardim alamazdik. Cunku son kararimiza gore, ortuleri annemize surpriz yapmak icin hediye edecektik. Hatta kardesim, hangi ortuleri alacagimiza bile karar vermisti. Motifleri birbirine benzeyen bir buyuk, iki kucuk ortu alacak, buyuk olani evdeki orta sehpaya digerlerini de kucuk sehpalara serecektik. Daha fazla almayacaktik. Ne olur ne olmaz belki sahibi geri gelirdi. Tum kararlarimizi vermis, geriye sadece onlari denizden almak kalmisti. Cesitli stratejiler gelistirdik, denedik ama nafile! Bir turlu ne denize inebiliyor ne de onlara uzanacak cesareti bulabiliyorduk...

Annemle babam artik caylarini bitirmis, eve geri donme vakti gelmisti. Bize seslendikleri sirada ortuleri halen alamamis ve surpriz yapma ihtimalimiz de kalmamisti. Iste bu caresizlik icinde, onlara dantel ortuleri gostermek zorunda kaldik. Sahipsiz olduklarini soylemeyi de unutmadik.

Onlar da bize dantel ortuler kadar zarif ve guzel olan bu canlilarin “Denizanasi” oldugunu, anlattilar. Basta canli olduklarini kabul etmek zor olsada, iste o gun denizanalari ile tanismis olduk. Simdi ne zaman bir denizanasi gorsek, bu ilginc kesif hikayemizi anlatip, guleriz :) :)
.
Cocukken yaz aylarinda annem ve babam, kardesimle beni Sariyer sahilinde gezmeye gotururdu. Deniz kiyisinda yuruyus yapar, yurusten sonra sahilin sonunda bulunan cay bahcesinde oturur dinlenirdik. Yine boyle bir Sariyer gezisi sirasinda, Annem ile babam cay bahcesine oturmus caylarini icerken biz, her zaman oldugu gibi denizi izlemek icin kiyiya kosmustuk.

Deniz kiyisina vardigimizda birde ne görelim?

Denize sacilmis bembeyaz, irili-ufakli, farkli motifleri olan, bir suru dantel ortu vardi. Gozlerimize inanamiyor, bir yandan da kimin bu dantel ortuleri suya dusurdugunu tartisiyorduk. Etrafta onlari geri toplamaya calisan biri olup olmadigini anlamak icin etrafa bakiyorduk. Ama kimse yoktu ve ilginctir bizim disimizda dantel ortulerle ilgilenen de yoktu.

Bunlari dusuren kisi neden onlari denizden geri toplamamisti ki?

Bir sure sonra, ortulerini denize dusuren kisiyi dusunmeyi birakmis, bu ortuleri nasil alabilecegimizi dusunmeye baslamistik. Annem ve babamdan yardim alamazdik. Cunku son kararimiza gore, ortuleri annemize surpriz yapmak icin hediye edecektik. Hatta kardesim, hangi ortuleri alacagimiza bile karar vermisti. Motifleri birbirine benzeyen bir buyuk, iki kucuk ortu alacak, buyuk olani evdeki orta sehpaya digerlerini de kucuk sehpalara serecektik. Daha fazla almayacaktik. Ne olur ne olmaz belki sahibi geri gelirdi. Tum kararlarimizi vermis, geriye sadece onlari denizden almak kalmisti. Cesitli stratejiler gelistirdik, denedik ama nafile! Bir turlu ne denize inebiliyor ne de onlara uzanacak cesareti bulabiliyorduk...

Annemle babam artik caylarini bitirmis, eve geri donme vakti gelmisti. Bize seslendikleri sirada ortuleri halen alamamis ve surpriz yapma ihtimalimiz de kalmamisti. Iste bu caresizlik icinde, onlara dantel ortuleri gostermek zorunda kaldik. Sahipsiz olduklarini soylemeyi de unutmadik.

Onlar da bize dantel ortuler kadar zarif ve guzel olan bu canlilarin “Denizanasi” oldugunu, anlattilar. Basta canli olduklarini kabul etmek zor olsada, iste o gun denizanalari ile tanismis olduk. Simdi ne zaman bir denizanasi gorsek, bu ilginc kesif hikayemizi anlatip, guleriz :) :)
.
No books or films were spoiled in the making of this article!

“Kolera Gunlerinde Ask” kitabini dun bitirdim. Kitaba ilk basladigimda yazarin, kitabin sonunda olacaklari en basta vermesi, beni hayal kirikligina ugratmisti. Cunku, sonunu merak etmeden bir kitap nasil bir cirpida, heyacanla okunurdu ki? Yanilmisim. Kitap, adeta sizi yillar icerisinde surukluyor. Kitapta olaylari tek bir kahramanin gozunden degil, ayri ayri tum karakterlerin gozunden gorebiliyorsunuz. Boyle olunca iyisiyle kotusuyle tum karakterlere sahip cikiyorsunuz. Gabriel Garcia Marquez’in anlatimdaki akiciligi, orneklemeleri, karakter yaratmadaki basarisi ve uslubu dort dortluktu. Ayrica hayata dair tespitleri de oldukca etkileyiciydi. Not aldigim tespitlerinden bazilari;
“Tanri’nin sonsuz lutfuyla var olabilen bir icatti evlilik. Birbirini yeni taniyan, aralarinda hic bir akrabalik olmayan, yapilari baska, kulturleri baska, hatta cinsleri bile baska iki insanin birden bire kendilerini birlikte yasamaya, ayni yatakta yatmaya, belkide her biri baska baska yonlere gitmek uzere cizilmis iki yazgiyi bolusmeye mahkum bulmalari her turlu bilimsel dusunceye aykiriydi.”
:
“Toplumsal yasamin sorunu, korkuyu yenmek, evlilik yasaminin sorunu ise can sıkıntısını yenmeyi ogrenmektir.”
.
“La Salpetriere’deki cocuk hastaliklari hocasi en durust uzmanlik dali olarak pediatriyi ogutlemisti ona, cunku cocuklar yalnizca gercekten hasta olduklari zaman hastalaniyorlardi; hekimle, bilinen sozcuklerle degil, gercek hastaliklarin somut belirtileriyle iletisim kuruyorlardi. Oysa yetiskinler, belli bir yastan sonra, ya hasta olmadan belirtiler gosteriyorlardi ya da daha kotusu: Zararsiz hastaliklarin belirtilerini gosteren ciddi hastaliklari oluyordu.”
.
“Tanriya inanmam ama, Tanri’dan korkarim.”
.
"Felaketlerde ask daha yuce, daha soylu olur."

"Kolera Gunlerinde Ask" kitabini okumaya karar vermem ise su sekilde oldu; Gectigimiz sene bosrollerinde John Cusack ve Kate Beckinsale’in yer aldigi “Serendipity” http://www.imdb.com/title/tt0240890/ filmini izlemis ve begenmistim. Tesadufler ve kader uzerine yapilmis guzel bir romantik komediydi. “Kolera Gunlerinde Ask” kitabi’nin da film icinde ozel bir yeri vardi ve film boyunca kitap sık sık gorunuyordu. Bu sebeple, filmi izledikten sonra kitabi alip okumaliyim diye dusunerek, not defterime kaydetmistim...
Gecenlerde de “Walk The Line”
http://www.imdb.com/title/tt0358273/ filmini izledim.Bu film ise, Amerikan rock ve country muziginin unlu ismi Johnny Cash’in hayatini anlatiyordu. Cok etkileyici bir filmdi. Izledikten sonra Johnny Cash’i ve June Carter’i biraz daha arastirmak istedim. Ve su bilgiye ulastim; “High Fidelty” filminin bas kahramani filmde sevdigi kitaplari siralarken “Kolera Gunlerinde Ask” kitabini ve hemen ardindan Johnny Cash’in otobiografisini olan “Cash”i soylemis oldugu bilgisini okudum. Bunun uzerine, Johnny Cash’in hayat hikayesini begenmis biri olarak, filmde onerilen diger kitap olan “Kolera Gunlerinde Ask”i da begenecegimi dusundum. Ustelik bu kitabi daha once okunacaklar listesine zaten almistim...
Tabi “High Fidelity”
http://www.imdb.com/title/tt0146882/ filmini de izlememek olmazdi. Filminin bilgilerine ulasmak icin ilk olarak imdb’ye baktim. Filmin basrolunde olan kisiyi gorunce oldukca sasirdim: John Cusack! Ikinci kez “Kolera Gunlerinde Ask” kitabi ve ikinci kez John Cusack. Tesaduf mudur bilinmez ama John Cusack’in bu kitabi begendigini ve bir sekilde filmlerinde bu kitabi gosterdigi fikri olustu bende. Cunku, John Cusack filmin hem senaryosunu yazanlar arasinda hemde filmin produktorleri arasinda yer aliyor. Hatta imdb’deki yorumlarda “The novel "Love In The Time Of Cholera" by author Gabriel Garcia Marquez is prominently referenced in two John Cusack movies (High Fidelity (2000) and Serendipity (2001).” seklinde bu konuya deginilmis.
Sonunda “Kolera Gunlerinde Ask” kitabini bitince cevrilmis bir filminin olup olmadigina bakmak icin yine imdb’ye baktim. Daha once, filmi yapilmamis ama, su an post-production. 2007’de cevrilmeye baslanmis...
http://www.imdb.com/title/tt0484740/
Tabiki, ilk is oyunculara baktim. Haliyle gozlerim, John Cusack ismini ariyordu. Nihayet aradigim ismi, sayfanin en sonunda okuyucu yorumlari arasinda buldum;
“Why not John Cusack somewhere?”


No books or films were spoiled in the making of this article!

“Kolera Gunlerinde Ask” kitabini dun bitirdim. Kitaba ilk basladigimda yazarin, kitabin sonunda olacaklari en basta vermesi, beni hayal kirikligina ugratmisti. Cunku, sonunu merak etmeden bir kitap nasil bir cirpida, heyacanla okunurdu ki? Yanilmisim. Kitap, adeta sizi yillar icerisinde surukluyor. Kitapta olaylari tek bir kahramanin gozunden degil, ayri ayri tum karakterlerin gozunden gorebiliyorsunuz. Boyle olunca iyisiyle kotusuyle tum karakterlere sahip cikiyorsunuz. Gabriel Garcia Marquez’in anlatimdaki akiciligi, orneklemeleri, karakter yaratmadaki basarisi ve uslubu dort dortluktu. Ayrica hayata dair tespitleri de oldukca etkileyiciydi. Not aldigim tespitlerinden bazilari;
“Tanri’nin sonsuz lutfuyla var olabilen bir icatti evlilik. Birbirini yeni taniyan, aralarinda hic bir akrabalik olmayan, yapilari baska, kulturleri baska, hatta cinsleri bile baska iki insanin birden bire kendilerini birlikte yasamaya, ayni yatakta yatmaya, belkide her biri baska baska yonlere gitmek uzere cizilmis iki yazgiyi bolusmeye mahkum bulmalari her turlu bilimsel dusunceye aykiriydi.”
:
“Toplumsal yasamin sorunu, korkuyu yenmek, evlilik yasaminin sorunu ise can sıkıntısını yenmeyi ogrenmektir.”
.
“La Salpetriere’deki cocuk hastaliklari hocasi en durust uzmanlik dali olarak pediatriyi ogutlemisti ona, cunku cocuklar yalnizca gercekten hasta olduklari zaman hastalaniyorlardi; hekimle, bilinen sozcuklerle degil, gercek hastaliklarin somut belirtileriyle iletisim kuruyorlardi. Oysa yetiskinler, belli bir yastan sonra, ya hasta olmadan belirtiler gosteriyorlardi ya da daha kotusu: Zararsiz hastaliklarin belirtilerini gosteren ciddi hastaliklari oluyordu.”
.
“Tanriya inanmam ama, Tanri’dan korkarim.”
.
"Felaketlerde ask daha yuce, daha soylu olur."

"Kolera Gunlerinde Ask" kitabini okumaya karar vermem ise su sekilde oldu; Gectigimiz sene bosrollerinde John Cusack ve Kate Beckinsale’in yer aldigi “Serendipity” http://www.imdb.com/title/tt0240890/ filmini izlemis ve begenmistim. Tesadufler ve kader uzerine yapilmis guzel bir romantik komediydi. “Kolera Gunlerinde Ask” kitabi’nin da film icinde ozel bir yeri vardi ve film boyunca kitap sık sık gorunuyordu. Bu sebeple, filmi izledikten sonra kitabi alip okumaliyim diye dusunerek, not defterime kaydetmistim...
Gecenlerde de “Walk The Line”
http://www.imdb.com/title/tt0358273/ filmini izledim.Bu film ise, Amerikan rock ve country muziginin unlu ismi Johnny Cash’in hayatini anlatiyordu. Cok etkileyici bir filmdi. Izledikten sonra Johnny Cash’i ve June Carter’i biraz daha arastirmak istedim. Ve su bilgiye ulastim; “High Fidelty” filminin bas kahramani filmde sevdigi kitaplari siralarken “Kolera Gunlerinde Ask” kitabini ve hemen ardindan Johnny Cash’in otobiografisini olan “Cash”i soylemis oldugu bilgisini okudum. Bunun uzerine, Johnny Cash’in hayat hikayesini begenmis biri olarak, filmde onerilen diger kitap olan “Kolera Gunlerinde Ask”i da begenecegimi dusundum. Ustelik bu kitabi daha once okunacaklar listesine zaten almistim...
Tabi “High Fidelity”
http://www.imdb.com/title/tt0146882/ filmini de izlememek olmazdi. Filminin bilgilerine ulasmak icin ilk olarak imdb’ye baktim. Filmin basrolunde olan kisiyi gorunce oldukca sasirdim: John Cusack! Ikinci kez “Kolera Gunlerinde Ask” kitabi ve ikinci kez John Cusack. Tesaduf mudur bilinmez ama John Cusack’in bu kitabi begendigini ve bir sekilde filmlerinde bu kitabi gosterdigi fikri olustu bende. Cunku, John Cusack filmin hem senaryosunu yazanlar arasinda hemde filmin produktorleri arasinda yer aliyor. Hatta imdb’deki yorumlarda “The novel "Love In The Time Of Cholera" by author Gabriel Garcia Marquez is prominently referenced in two John Cusack movies (High Fidelity (2000) and Serendipity (2001).” seklinde bu konuya deginilmis.
Sonunda “Kolera Gunlerinde Ask” kitabini bitince cevrilmis bir filminin olup olmadigina bakmak icin yine imdb’ye baktim. Daha once, filmi yapilmamis ama, su an post-production. 2007’de cevrilmeye baslanmis...
http://www.imdb.com/title/tt0484740/
Tabiki, ilk is oyunculara baktim. Haliyle gozlerim, John Cusack ismini ariyordu. Nihayet aradigim ismi, sayfanin en sonunda okuyucu yorumlari arasinda buldum;
“Why not John Cusack somewhere?”


House Of Flying Daggers - Shi Mian Mai Fu

Uzun bir aradan sonra House of Flying Daggers'i tekrar izledim ve yonetmen Yimou Zhang'i tanimlayacak en iyi sifatin "mukemmeliyetci" olduguna karar verdim. Daha once yonetmenin sirasiyla, The Road Home, Hero, House of Flying Daggers ve Curse of Golden Flower filmlerini izledim. Hepsi cok iyi filmler... Oyuncu secimi, hikaye, kostum, dekor, muzik ve ozellikle gorsellik acisindan mukemmeli yakaladigi film ise, buyuk bir cogunluga gore Hero olsa da bana gore, House of Flying Daggers'tir.
.
spoiler mode on!!!

House of Flying Daggers basta ask olmak uzere, guven, baglilik, sadakat, fedakarlik gibi bircok kavramin anlamini tekrar dusunduruyor...
.
Leo, "Senin için üç yılımı feda ettim. Üç gün içinde, Jin'e nasıl aşık olabilirsin ki?" diye hayretler içinde Mei'ye soruyor...
.
Mei, susuyor...

Eminim kendisi de bu sorunun cevabini bilmiyor ve bu soruya verilecek mantikli bir cevabi da yok. Zaten mantik aramanin anlami da yok. Dogru olanin, "onu bekleyen, onu seven, bu sevgisini kanitlamak icin casusluk gorevini kabul ederek uc yil vatanindan ayri yasamis ve bu uc yili onu beklemekle gecirmis olan kisiyi yani Leo'yu sevmesi, onunla birlikte olmasidir" diyebiliriz.

Ama Mei ne yapiyor?

Zamaninda onu kandirmis, dusmani olan ve sadece uc gun boyunca yolculuk yaptigi Jin'i sevmeyi seciyor. Aslinda buna pek secim de denemez. Cunku, karsi koyamadigi bir duygu ile hareket ediyor. Karsi koyamadigi duygu ise asktan baska birsey degil...
Jin ise, Mei'yi korumak ugruna kendi ulkesinin askerlerini oldurmek zorunda kaliyor. Bu hareketinin pismanligi ile eziliyor. Mei ile her ayrilmalarinda kendisinin bir ruzgar gibi oldugunu soylesede, her defasinda geri donen yine o oluyor. Jin'i geri donduren sey ise, yine asktan baska birsey degil... Final sahnesinde, Leo'nun Mei'nin gogsundeki hanceri cikarip atacagina ihtimal vermediginden (ya da oyle inanmak istediginden) hanceri Jin'e dogru firlatirmis gibi yapiyor. Mei ise bir an bile tereddut etmeden gogsundeki hanceri Leo'yu oldurmek icin degil, Jin'e dogru gittigini dusundugu hanceri durdurmak icin kullaniyor... Her ne kadar filmi izlerken Leo'nun bakis acisindan olaylari gormek zor olsada aslinda o da aski icin son kozunu oynuyor... Ve Mei olmeden once Jin'in kollari arasindayken son kez konusuyorlar;
.
-Geri gelmemeliydin.

-Geri geldim. Senin icin askim.

Kisacasi House of flying daggers, askin bu anlasilmaz ve garip kimyasini gostermesi bakimindan, en sevdigim ask filmleri arasinda yer aliyor.

House Of Flying Daggers - Shi Mian Mai Fu

Uzun bir aradan sonra House of Flying Daggers'i tekrar izledim ve yonetmen Yimou Zhang'i tanimlayacak en iyi sifatin "mukemmeliyetci" olduguna karar verdim. Daha once yonetmenin sirasiyla, The Road Home, Hero, House of Flying Daggers ve Curse of Golden Flower filmlerini izledim. Hepsi cok iyi filmler... Oyuncu secimi, hikaye, kostum, dekor, muzik ve ozellikle gorsellik acisindan mukemmeli yakaladigi film ise, buyuk bir cogunluga gore Hero olsa da bana gore, House of Flying Daggers'tir.
.
spoiler mode on!!!

House of Flying Daggers basta ask olmak uzere, guven, baglilik, sadakat, fedakarlik gibi bircok kavramin anlamini tekrar dusunduruyor...
.
Leo, "Senin için üç yılımı feda ettim. Üç gün içinde, Jin'e nasıl aşık olabilirsin ki?" diye hayretler içinde Mei'ye soruyor...
.
Mei, susuyor...

Eminim kendisi de bu sorunun cevabini bilmiyor ve bu soruya verilecek mantikli bir cevabi da yok. Zaten mantik aramanin anlami da yok. Dogru olanin, "onu bekleyen, onu seven, bu sevgisini kanitlamak icin casusluk gorevini kabul ederek uc yil vatanindan ayri yasamis ve bu uc yili onu beklemekle gecirmis olan kisiyi yani Leo'yu sevmesi, onunla birlikte olmasidir" diyebiliriz.

Ama Mei ne yapiyor?

Zamaninda onu kandirmis, dusmani olan ve sadece uc gun boyunca yolculuk yaptigi Jin'i sevmeyi seciyor. Aslinda buna pek secim de denemez. Cunku, karsi koyamadigi bir duygu ile hareket ediyor. Karsi koyamadigi duygu ise asktan baska birsey degil...
Jin ise, Mei'yi korumak ugruna kendi ulkesinin askerlerini oldurmek zorunda kaliyor. Bu hareketinin pismanligi ile eziliyor. Mei ile her ayrilmalarinda kendisinin bir ruzgar gibi oldugunu soylesede, her defasinda geri donen yine o oluyor. Jin'i geri donduren sey ise, yine asktan baska birsey degil... Final sahnesinde, Leo'nun Mei'nin gogsundeki hanceri cikarip atacagina ihtimal vermediginden (ya da oyle inanmak istediginden) hanceri Jin'e dogru firlatirmis gibi yapiyor. Mei ise bir an bile tereddut etmeden gogsundeki hanceri Leo'yu oldurmek icin degil, Jin'e dogru gittigini dusundugu hanceri durdurmak icin kullaniyor... Her ne kadar filmi izlerken Leo'nun bakis acisindan olaylari gormek zor olsada aslinda o da aski icin son kozunu oynuyor... Ve Mei olmeden once Jin'in kollari arasindayken son kez konusuyorlar;
.
-Geri gelmemeliydin.

-Geri geldim. Senin icin askim.

Kisacasi House of flying daggers, askin bu anlasilmaz ve garip kimyasini gostermesi bakimindan, en sevdigim ask filmleri arasinda yer aliyor.

2007 Film & Kitap

92-The Wizard of Oz - http://www.imdb.com/title/tt0032138/ - 30.12.2007
Saskinim :S
Ben bu filmi kucukken en az iki-uc kere izlemisimdir.
Aklimda kalan tek sahne teneke adam, korkuluk, aslan ve Dorothy'nin kolkola sarki soylemeleriydi.
Bugun filmi tekrar izledigimde dehsete dustum.
Bir muzikalden ote korku filmi izliyor gibiydim. Basindaki firtina sahnesinin gercekciligi, cuceler ulkesi, cadi, kanatli maymunlar kesinlikle cocuklarin kaldiramayacagi korkuncluktaydi. Resmen tirstim. Kucukken daha mi cesurdum anlamadim gitti. Yanlis anlasilmasin korku filmlerini cok severim ama bir cocuk filmini izlerken beklentim korkmak olmadigi icin gafil avlandim sanirim...
Bu arada ileride cocugum olursa en azindan resit olana kadar izlettirmeyecegim. Filmin bu korkunclugunu ve gercekciligini (misal: korkulugu yakmakla tehdit ediyor cadi. Korkuluk pes etmeyince tutusturuyor. Nasil yani? Bu ve benzeri bir suru sahne vardi. Cocuk filmi bu ya cocuk!) bir kenara birakirsak yapildigi yila (1939) gore gerek goruntu kalitesi, gerekse dekor ve kostumler cok cok iyiydi.
Filmin basi ve sonu yani gercek yasam siyah-beyaz anlatilirken Oz ulkesinde gecen kismin renkli anlatimi iyi dusunulmustu. Judy Garland ve korkuluk rolundeki Ray Bolger (yurumesi, hareketleriyle gercekten icinde saman varmis gibi hissettirdi.) basta olmak uzere oyunculuklar da iyidi.
Son olarak sarkilarini da begendim. Ozellikle en basinda soylenen "Somewhere over the rainbow" (Ella Fitzgerald da bir baska soyler) sarkisi mukemmel.
Siz boyle huzurlu huzurlu basladigina bakmayin ve isiklar acik izleyin :)
Ara ara dramatik bolumler olsa da bastan sona aksiyon izlemek isteyenlere tavsiye ederim. Basrollerde Al Pacino ve Robert De Niro var desem sanirim yeterli bir referans olur.
Film 1995 yapimi ve bu zamana kadar izlemekte gecikmisim maalesef. Aslinda, dusunuyorumda Al Pacino, Robert De Niro, Robin Williams, Dustin Hoffman ve Gary Oldman'in tum filmlerini temin edip, izlemek lazim...
Filme geri donersek, temsil ettikleri taraflar taban tabana zit olsa da film boyunca Al Pacino'nun mu (polis) yoksa Robert De Niro'nun mu (soyguncu) tarafini tuttugumu cozemeden film bitti :)
Bundan sonrasi "spoiler"
Cafe'de yaptiklari konusma filmin en onemli sahnesiydi bana gore.
Oncelikle konusmadan bir bolum yazacagim.
A: Hiç normal bir hayat istemedin mi?
R: Ne o? Mangal ve futbol mu?
A: Evet.
R: Senin hayatın normal mi?
A: Hayır, benim hayatım, afet bölgesi gibi. Gerçek babası aşağılığın teki olan, sorunlu bir üvey kızım var. Bir karım var, evliliğimiz yokuş aşağı gidiyor. Bu üçüncü evliliğim. Çünkü tüm zamanımı senin gibileri yakalamak için sokakta geçiriyorum. Hayatım bu işte.
R: Bir gün biri bana şöyle demişti: "Hayatına ilişki sokma ki, polis baskını olacağını hissettiğinde, 30 saniye içinde herşeyi bırakıp gidebilesin." Sen beni izlersen, gittiğim yerlere gidersen, evliliğini devam ettirmeyi nasıl düşünürsün?
A: İlginç bir nokta. Nesin sen, rahip mi?
R: Bir kadınım var.
A: Ona ne iş yaptığını söyledin mi?
R: Satıcıyım dedim.
A: Yani ben seni yakalamaya gelince,o kadını bırakıp gidecek misin, hoşçakal bile demeden?
R: Buna disiplin denir.
A: Çok sığ bir düşünce.
R: Neyse ne! Ya böyle davranırız ya da başka bir iş yaparız.
A: Başka bir iş yapmayı bilmiyorum.
R: Ben de.A: Yapmak istediğim de söylenemez.
R: Katılıyorum.
Her ne kadar onlar hallerinden sikayet etmiyor gorunseler de "ne zorlari var ki?" dedim kendi kendime bu isleri yapmak icin. Hatta sacma gelebilir ama soyguncu olan Robert De Niro'dan cok, asil polis olan Al Pacino'nun bu isi yapmasini aklim almadi. Film boyunca is ve ozel yasami arasinda gidip geldi. Idealist ve iskolik olmasi sebebiyle belki engel olamiyordu kendine ama herseyin asirisi zarar gibi geliyor bana. Gerci oyle olmasaydi da, sonunda onu yakalayamazdi herhalde.
Ayrica birde polisligin cok garip bir meslek oldugunu hissettim. Dusunsenize polis olmussunuz yani "iyi" taraftasiniz. Insanlarin zarar gormemesi, onlari korumak oncelikli goreviniz ve bu bilince sahipsiniz. Ancak, insanlari korumak icin olasi bir durumda baska insanlari (hak edip etmedikleri ayri bir konu) oldurmeyi ya da ölmeyi goze aliyorsunuz. Yani en bastan potansiyel katil (ya da potansiyel ölü) olmayi kabul etmis oluyorsunuz iyi tarafta olsaniz bile. Ilginc bir meslek ve sanirim benim algi ve kabiliyetimin disinda...
90-Wicker Park - http://www.imdb.com/title/tt0324554/ - 08.12.2007
Film bir adam ve iki kadin arasindaki aski anlatiyor. Amerikan filmlerinde sık sık karsimiza cikan tam evlenecekken kafasi karisik olma durumu bu filmde de gecerli. Hatta filmdeki karakterlerden biri durumu "Dünya böyle işliyor. Bir şeye karar verdiğin an cazibeli bir şeyler karşına çıkıyor." seklinde ozetliyor.
Gerci filmi diger ask filmlerinden kesin cizgilerle ayiran bir yon mevcut. Konu askken bile her an gerilim hissediyor ve gerek filmin kurgusu gerekse flashbackler sebebiyle bir an bile gozunuzu filmden ayiramiyorsunuz.
Henuz izlememis olanlara tavsiyem, izlerken tum "ayrintilara" dikkat etmeleri olur. "Hersey ayrintilarda gizlidir" sozunu dogrularcasina 1 saat 50 dakikalik filmin 40.dakikasindan sonra zincirleme bir sekilde filmin sonuna kadar defalarca sasirip kaliyorsunuz.
Son sahne ise, Josh Hartnett'in oyunculugu ve Coldplay'in "The Scientist" sarkisiyla birlikte uzun zamandir izledigim en iyi finaldi diyebilirim.
89-Buffy the Vampire Slayer / One More With Feeling - http://www.imdb.com/title/tt0533466/ - 25.11.2007 (2.kez) 88-Eternal Sunshine of the Spotless Mind - http://www.imdb.com/title/tt0338013/ -18.11.2007 (2.kez)87-Sevmek Zamani - http://www.imdb.com/title/tt0167400/ - 18.11.200786- Little Miss Sunshine - http://www.imdb.com/title/tt0449059/ - 18.11.200785- Breakfast at Tifany's - http://www.imdb.com/title/tt0054698/ - 18.11.2007 Kitap12)Das Parfum - Koku - Patrick Süskind - 17.11.2007

Kitap11)Macbeth - William Shakespeare - 15.11.2007 http://www.ilknokta.com/V2/Pg/MetaDetail/Number/34824.htmKitap10)Harry Potter ve Azkaban Tutsagi (Harry Potter and the Prisoner of Azkaban ) - J.K.Rowling - 07.11.2007
84- 13 Tzameti - http://www.imdb.com/title/tt0475169/ - 29.10.2007
83-Dirty Dancing - http://www.imdb.com/title/tt0092890/ - 21.10.2007 (2.kez) 82-The Big Sleep - http://www.imdb.com/title/tt0038355/ - 20.10.2007 81-Leggenda del pianista sull'oceano, La (Legend of 1900) - http://www.imdb.com/title/tt0120731/ - 07.10.2007 80-1408 - http://www.imdb.com/title/tt0450385/ - 07.10.2007 (Sinemada) Kitap9)Harry Potter ve Sirlar Odasi (Harry Potter and the Chamber of Secret) - J.K.Rowling - http://www.ilknokta.com/V2/Pg/MetaDetail/Number/3731.htm
79-Yalanci Yarim - http://www.imdb.com/title/tt0253960/ - 21.09.2007 (Kacinci kez hatirlamiyorum.) 78-Music and Lyrics - http://www.imdb.com/title/tt0758766/ - 14.09.2007 77-Jumanji - http://www.imdb.com/title/tt0113497/ - 10.09.200776-My Fair Lady - http://www.imdb.com/title/tt0058385/ - 10.09.2007 75-Never Been Kissed - http://www.imdb.com/title/tt0151738/ - 04.09.200774-Dancer in the Dark - http://www.imdb.com/title/tt0168629/ - 02.09.200773-Dangerous Minds - http://www.imdb.com/title/tt0112792/ - 02.09.200772-Kate and Leopold - http://www.imdb.com/title/tt0035423/ - 02.09.2007
Meg Ryan ve Hugh Jackman'in oynadigi ve "zamanda yolculuk" kavrami uzerine fazla yormadan seyirciyi dusunduren bir film. Bastan sona "modern bir masal" izlemek isteyenler icin tavsiyemdir. Birde film bittigi an calan Sting'in "Until" sarkisi, film-soundtrack uyumuna en iyi orneklerden... http://www.youtube.com/watch?v=TY4Zl8TeP8g
Hugh Jackman'i bir romantik komedide ustelik bir lord olarak izlemek ayrica keyifliydi ;)
71-The Sound of Music - http://www.imdb.com/title/tt0059742/ - 30.08.2007Kitap8)Gece Ana - Mother Night - Kurt Vonnegut Jr.- 29.08.2007Kitap7) Alice in Wonderland - Lewis Carrol - http://www.ilknokta.com/V2/Pg/MetaDetail/Number/10033.htm 70-The Princess Bride - http://www.imdb.com/title/tt0093779/ - 09.08.2007 69-De-lovely - http://www.imdb.com/title/tt0352277/ - 07.08.200768-Harry Potter and the Sorcerer's Stone - http://www.imdb.com/title/tt0241527/ - 06.08.2007 67-The Stepford Wives - http://www.imdb.com/title/tt0327162/ - 05.08.2007

66-Save the Last Dance - http://www.imdb.com/title/tt0206275/ - 05.08.200765-Chicago - http://www.imdb.com/title/tt0299658/ - 28/07/200764-Playing by heart - http://www.imdb.com/title/tt0145734/ - 28.07.200763- Casablanca - http://www.imdb.com/title/tt0034583/ - 17.07.2007

62-Nanny McPhee - http://www.imdb.com/title/tt0396752/ - 15.07.2007 61-Dangerous Liaisons - http://www.imdb.com/title/tt0094947/ - 02.07.2007 60-Gilda - http://www.imdb.com/title/tt0038559/ - 01.07.2007 59-Click - http://www.imdb.com/title/tt0389860/ - 29.06.2007 Muzikal1) Hisseli Harikalar Kumpanyasi / 2007 - Harbiye Acik Hava Tiyatrosu 58- Take the Money and Run - http://www.imdb.com/title/tt0065063/ - 27.06.2007 Dizi3)How I met your Mother? Season 2- http://www.imdb.com/title/tt0460649/ - 24.06.2007

Dizi2)How I met your Mother? Season 1- http://www.imdb.com/title/tt0460649/ - 29.05.2007Kitap6)The Secret - Rhonda Byme - http://www.ilknokta.com/V2/Pg/MetaDetail/Number/38864.htm - 22.06.2007Kitap5) Harry Potter and the Sorcerer's Stone (Harry Potter ve Felsefe Taşı (1. Kitap)) - J.K Rowling - http://www.ilknokta.com/V2/Pg/MetaDetail/Number/3730.htm - 13.06.2007 Kitap4) Din Nedir? - Lev Nikolayeviç Tolstoy - http://www.ilknokta.com/V2/Pg/MetaDetail/Number/6988.htm - 30.05.2007 Dizi1)Lost Season 3 - http://www.imdb.com/title/tt0411008/ - 24.05.2007 57-İlk Aşk - http://www.imdb.com/title/tt0856791/ - 22.05.2007 56-Spider-Man 3 - http://www.imdb.com/title/tt0413300/ - 20.05.2007 (sinemada) 55-Frágil - http://www.imdb.com/title/tt0438042/ - 13.05.2007 54-The Fountain - http://www.imdb.com/title/tt0414993/ - 13.05.2007

Kitap3) Kolera Günlerinde Ask - Gabriel Garcia Marquez - http://www.ilknokta.com/V2/Pg/MetaDetail/Number/8928.htm - 29.04.2007

53-Thank You For Smoking - http://www.imdb.com/title/tt0427944/ - 23.04.200752-High Fidelity - http://www.imdb.com/title/tt0146882/ - 23.04.200751-The Number 23 - http://www.imdb.com/title/tt0481369/ - 21.04.200750-Laberinto del fauno, El - Pan's Labyrinth - http://www.imdb.com/title/tt0457430/ - 14.04.2007 (Sinemada)49-Factory Girl / Edie - http://www.imdb.com/title/tt0432402/ - 12.04.2007 (26.Istanbul Film Festivali'nde)48-Todo sobre mi madre-All About My Mother - http://www.imdb.com/title/tt0185125/ - 09.04.2007 47-Walk the Line - http://www.imdb.com/title/tt0358273/ - 08.04.2007 46-Saturno Contro - Bir Omur Yetmez - http://www.imdb.com/title/tt0890885/ - 08.04.2007 (26.Istanbul Film Festivali'nde)45-Dogma - http://www.imdb.com/title/tt0120655/ - 07.04.200744-Dreamgirls - http://www.imdb.com/title/tt0443489/ - 07.04.200743-Boys Don't Cry - http://www.imdb.com/title/tt0171804/ - 02.04.2007
42-Coyote Ugly - http://www.imdb.com/title/tt0200550/ - 28.03.2007

41-Shi mian mai fu - House of Flying Daggers - http://www.imdb.com/title/tt0385004/ - 25.03.2007 (2.kez)

40.Eragon - http://www.imdb.com/title/tt0449010/ - 25.03.2007

39- 2046 - http://www.imdb.com/title/tt0212712/ - 23.03.2007

38-Secretary - http://www.imdb.com/title/tt0274812/ - 22.03.2007 (İstanbul Modern'de)

37-Saturday Night Fever - http://www.imdb.com/title/tt0076666/ - 18.03.2007

Kitap2) Bin Dokuz Yüz Seksen Dört / George Orwell - http://www.ilknokta.com/V2/Pg/MetaDetail/Number/9420.htm

36-Donnie Darko - http://www.imdb.com/title/tt0246578/ - 15.03.2007 (2.kez) (İstanbul Modern'de)

Tiyatro1) Marsha Norman’ın Pulitzer ödüllü oyunu İyi Geceler Anne (Night Mother) - Oyuncular; Celile Toyon, Hikmet Körmükçü - 13.03.2007 (Harbiye Cep Tiyatrosu)

35-Artificial Intelligence: AI - http://www.imdb.com/title/tt0212720/ - 11.03.2007

34-Shutter - They Are Around Us - http://www.imdb.com/title/tt0440803/ - 06.03.2007

33-Fa yeung nin wa - In the Mood for Love - http://www.imdb.com/title/tt0118694/ - 05.03.2007
32- V for Vendetta - http://www.imdb.com/title/tt0434409/ - 05.03.2007

31-Grease - http://www.imdb.com/title/tt0077631/ - 04.03.2007 (2.kez)

30- Hacivat Karagöz neden öldürüldü? http://www.imdb.com/title/tt0485510/ - 01.03.2007

29)Wristcutters: A Love Story - http://www.imdb.com/title/tt0477139/ - 28.02.2007 (If film festivali'nde)

28)Man cheng jin dai huang jin jia - Curse of the Golden Flower http://www.imdb.com/title/tt0473444/ - 26.02.2007

27) A Walk to Remember - http://www.imdb.com/title/tt0281358/ - 25.02.2007

26)The Butterfly Effect II - http://www.imdb.com/title/tt0457297/ - 25.02.2007


25)Kumo no mukô, yakusoku no basho - The Place Promised in Our Early Days http://www.imdb.com/title/tt0381348/ - 25.02.2007 (İstanbul Modern'de)

24)Ye Yan - The Banquet - http://www.imdb.com/title/tt0465676/ - 24.02.2007

23)Resident Evil - http://www.imdb.com/title/tt0120804/ - 18.02.2007

Kitap1) Böyle Buyurdu Zerdüşt / Friedrich Nietzsche http://www.ilknokta.com/V2/Pg/MetaDetail/Number/25560.htm

22) Shakespeare in Love - http://www.imdb.com/title/tt0138097/ - 12.02.2007

21) Wo hu cang long - Crouching Tiger, Hidden Dragon http://www.imdb.com/title/tt0190332/ - 11.02.2007

20) Chocolat - http://www.imdb.com/title/tt0241303/ - 11.02.2007

Zaman zaman filmdeki karaterlerin bagnazligi sinir etmis olsada keyifli bir filmdi. Hatta tesaduf "Mistress of Spices" filmi ile ayni gun izledim. Baharatlarin uzerine tatli olarak iyi gitti :)
19) Mistress of Spices - http://www.imdb.com/title/tt0407998/ - 11.02.2007
18) Madagascar - http://www.imdb.com/title/tt0351283/ - 28.01.2007
17) Happy Feet - http://www.imdb.com/title/tt0366548/ - 28.01.2007- 29.01.2007 (2.kez)

16) Son Osmanlı "Yandım Ali" - http://www.imdb.com/title/tt0845537/ - 28.01.2007 (sinemada)

15) Sen to Chihiro no kamikakushi - Spirited Away - http://www.imdb.com/title/tt0245429/ 21/01/200714) Moulin Rouge! - http://www.imdb.com/title/tt0203009/ 18.01.2007 - 19.01.2007 - 24.01.2007 (3.kez)
13) Fabuleux destin d'Amélie Poulain, Le - http://www.imdb.com/title/tt0211915/ 14.01.2007

12) Hauru no ugoku shiro - Howl's Moving Castle - http://www.imdb.com/title/tt0347149/ 13.01.2007
11) Dandelion - http://www.imdb.com/title/tt0338133/ - 09.01.2007
10) Being John Malkovich - http://www.imdb.com/title/tt0120601/ - 08.01.2007

9) The Holiday - http://www.imdb.com/title/tt0457939/ - 07.01.2007 (sinemada)

8) What a Girl Wants - http://www.imdb.com/title/tt0286788/ - 06.01.2007

7) You Can Count on Me - http://www.imdb.com/title/tt0203230/ - 06.01.2007

6) Down with Love - http://www.imdb.com/title/tt0309530/ - 04.01.2007

5) The Gift - http://www.imdb.com/title/tt0219699/ - 04.01.2007

4) My Best Friend's Wedding - http://www.imdb.com/title/tt0119738/ - 03.01.2007 (2.kez)

3) Ice Princess - http://www.imdb.com/title/tt0396652/ - 03.01.2007

2) Secret Window - http://www.imdb.com/title/tt0363988/ - 02.01.2007

1) Lemony Snicket's A Series of Unfortunate Event - http://www.imdb.com/title/tt0339291/ 01.01.2007